Sudak -Kerç- Kapiskor (Morskoye)



Sudak'a kadar gelipte Kerç'e gitmemek olmazdı. Sabah Alim ve eşi Hatice'ye veda edip Kerç'e gitmek üzere yola çıktık.

İlk durak bir önceki gün kahvaltı alışverişini yaptığımız bakkal. Kapalı, o zaman yanındakine gideriz. Önce meramımı rusça anlatmaya başlıyorum sonra bakıyorum teyzeme ve "Kırım Tatarı mısın?" diye soruyorum, evet diyor. Burçin "benim eşim de Kırım Tatarı hatta buralı" diyor. Kimlerdensin ordan buradan derken, aradığım Gülcihan ablanın teyzesinin kızı çıkıyor bakkalın sahibi Emine abla. Dolayısıyla benim de akrabam oluyor. Gülcihan ablayı arıyoruz, haber veriyoruz, "sizi bekliyorum mutlaka" diyor.

Emine abla, "Eylül ayının 10'unda toyumuz (düğün) var tüm Çelebiler orada olacak gelin hepsini görürsünüz" diyor. Ah nasıl isterdim, kısmet belki başka zaman. Çıkarılacak dersler: Bir şey olmadı (örn: bakkal kapalı) diye üzülme her şeyde bir hayır vardır; dünya sandığından küçük olabiliyor :)

Ben ve Emine abla
Akrabamı buldum, kahvaltımı aldım daha ne isterim:)) Navigasyonda Feodosiya'yı işaretliyoruz. Yol oldukça virajlı, yem yeşil. Motorla gelemediğimize yine hayıflanıyoruz ama biraz önce dedik ya herşeyde bir hayır vardır :)

Kırım'ın meşhur şaraplarının yapıldığı Koktebel'den (Planerskoe) geçiyoruz. Denize giden insanlar, şarap bağları. Sanki hayat kendi kendine akıyorda insanlar canları istedimi bu akışa dahil oluyorlarmış gibi...

Koktebel'i geçtikten kısa bir süre sonra uzun bir plaj görüyoruz; kum, uzun bir sahil ve sakin bir deniz. Denize girmek için duruyoruz. Ancak hiç bir şey uzaktan göründüğü gibi değil:) Plaja vardığımızda kıyıdaki kayalar ve dalgalar karşılıyor bizi. Kararlıyız denize gireceğiz. Burçini uyarıyorum bu dalgalar adamı yer, dinlemiyor. Dinlemiyor da, hem uyaran kişi olup hem de neden rahat durmayan taraftan biri oluyorum onu merak ediyorum. Sudan çıkışımızı görmeliydiniz :))

Bu kadar macera yeter sanırım artık Kerç'e gitme vakti... Eh deniz yordu tabi!! Tüm yol boyunca uyuduğum için yol fotoğrafı yok maalesef :(

Ve Kerç...

Kerçin sembolü ve bizim bıdık arabamız


Kerç'e vardığımızda tarihi mekan gezmek istemediğimizi farkettik. Sahilin hemen yanında hediyelik eşya satıcılarının olduğu yerdedeki panoramik resimlerden gidilebilecek mekanları da dördük :)) Sahilde biraz yürüdük.



Sonra deniz kenarındaki kafelerden birine girdik. Ancak tuvaleti o kadar rezaletti ki, kafeye oturmamızla kalkmamız bir oldu. Sevgili navigasyonumuz burada da imdadımıza yetişti. Ve bizi çok güzel bir kafeye, Cafe Bon Appetit'e götürdü. Bahçesi olan, yemekleri lezzetli, güler yüzlü hizmet alabileceğiniz, fiyatı uygun, Wi-Fi'ı olan şehrin merkezinde bir kafe.


Bu sefer yediklerimizi içtiklerimizi çekmemişiz. Fotoğraf yerine geçer mi bilmiyorum; Burçin deniz mahsullü makarna istedi makarnalı deniz mahsul geldi, çok lezzetli olduğunu söyledi. Ben mantar çorbası istemiştim, sanırım arka bahçedeki tüm mantarları toplayıp gerçek tereyağında yapmışlar :))İçeceklerle birlikte 190 grv ödedik.

Kerç'in benim için ayrı bir önemi var. Babannem, Sibirya sonrası, Kerç'te bir yetimhaneye yerleştirilmiş ve bir süre burada okumuş. İnternetten bulduğumuz bir yetimhaneye gidiyoruz. Binadan bir adam çıkıyor, babannemin daha önce bu yetimhanede kalmış olabileceğini söylüyorum. İsmi Ivan. Bizi içeri davet ediyor.

Ben ve Ivan
Biraz zor da olsa derdimi anlatıyorum, sabırla beni dinliyor. Bu arada ingilizce bilen birilerini buluyor daha iyi anlaşıyoruz. Arşive bakmak üzere bizi yönetime götürüyor, inanılmaz... Yönetime gittiğimizde yetimhanenin 1950'lerde yapıldığını öğreniyoruz, burada sadece bu yetimhane var o da bu diyorlar. Bende ki hayal kırıklığını görmüş olacak ki Ivan bizi bırakmıyor. Eskilerden bir kaç kişiyi arayıp başka yetimhane olup olmadığını soruyor. Bir yetimhane daha olduğunu ancak ikinci dünya savaşı sırasında zarar gördüğünü sonrasında dalgaların burayı yıktığını öğreniyor. İsterseniz sizi götürebilirim diyor ama biz teşekkür ediyoruz. Kayıt yok bina yok... Daha fazla yormak istemiyoruz. Hiç tanımadığı bizlerin hissiyatına değer verip, bize zamanını ayrıdığı için Ivan'a sonsuz teşekkürler.

Kerç'i çok sevdik. Sakin, düzenli ruhunda huzur olan bir şehir Kerç.

Kerç'ten ayrılmadan önce burada denize girmezsek ayıp olur diye düşünüp bizim Bakırköy sahillerine benzer bir yerde duruyoruz.



Plajların güzel yanı üstünüzü değiştirebileceğiniz bir kabin bulunması. Serinleyip, dinlendikten sonra Kapiskor'a gitmek üzere yola çıkyoruz.Navigasyon bizi Eski Kırım üzerinden götürüyor. Yol muhteşem, taze ve temiz havanın ciğerlerimin en uç noktalarına kadar gittiğini hissediyorum.





Yolda Rüstem ağabey'i arıyoruz, iki saate kadar oradayız. Nerede kaldınız keliniz diyor. Eve vardığımızda çibörekler hazır sofra kurulmuş, utanıyorum valla. O gazla Türkiye'ye döndüğümde bir gün önceden yemeğimi yapmaya başladım ama çok sürmedi maalesef :) (Seval'e not: Kattıım işte, olmuş mu :))

Sohbet, yemek, Rüstem ağabey ve çuçut Adil'in şarkıları ile keyifli bir akşam geçiriyoruz. Huzurunuza, neşenize kesenize bereket olsun.


Yarın ramazan bayramının ilk günü, akşam Meryem ablalardayız, kendi köyümde kalıyorum...




Kapiskor'da kalacaksanız Rüstem'in Yerinden Şaşmayın
Temiz, kaliteli ve güler yüzlü hizmet. Rüstem ağbey'in farklı bir enerjisi var. Pansiyonları denize yürüyerek beş on dakika. Kırım Tatarca konuşma imkanı. Taksi arayıp gezmenize de gerek yok. Taksi hizmeti de var.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeçenistan Caharkala (Grozni)- Dağıstan Mahaçkale-Budenovsk

Volvograd (Stalingrad) - Mamayev Kurgan Tepesi ve Panorama Müzesi

Kapiskor (Morskoye) - Şelen (Gromovka) - Kapustalik (Sadove)