Sinop Yolu


Yağmur ve arkası görünmeyen virajların ardından dalgalı bir deniz ve sallanan ağaçlar biraz canımızı sıktı aslına bakarsanız. Karnımız da sesini yükseltmeye başladı.

Güzel kokoreç kokuları arasında motorlarımızı çektik meydana



Burçin kokoreç ben köfteyi tercih ettim



İkinci kokoreçi yeme demeye kalmadı yarıladı bile (şimdi bilmiyor ama sonu cırcır böceği: ) )


Karnımız doyduktan sonra düşünmeye başladık burada mı kalmalı Sinop'a mı gitmeli. O piti piti karamela sepeti... Sinop'a gidiyoruz...

Sanırım kokoreç etkisini göstermeye başladı yavaştan. Ayancık'ı geçtikten 10-15 km sonra duruyoruz :)




İki motosiklet sürücüsü bir bayram sabahı karadenizi sel basacak uyarıları altında Ayancık'ta... Bahçenin sahibinin kayınpederi doktor lakaplı sağlıkçı amcam "ben de java kullanırdım" diye yanımıza yanaşıyor




Çay sohbet arası torun torba geldi, baldız geldi, yeğen geldi jandarma geldi, kendimi birden yaşlıların ellerinden küçüklerin gözlerinden öperken buldum. bayramda yalnız olmamak güzel şey ....: )

Sinop'a vardığımızda öğle sonrasın üç civarıydı. Otel aramak yerine en uç noktaya İnceburun'a gitmeye kadar verdik. Tez kıyafetler saçıla




Güneşin ve kuzeyin tadı çıkarıla : )


Azmin elinden kim kurtulur ? :)


Hayat bana mı güzel ne :)))


az kaldı çözeceğim bu işi


Bu poz olmadan asla : )



sevdiceğim :)


Güzel pozu yakalama çabaları. kim hangisini beğenirse artık :)






Sol  köşedeki karaltı varya o küçükten bir hortum... motor kıyafetlerimizi giyip yola çıkmamız arasında 3 dakika var mı bilemiyorum buna ertesi gün denize girme umuduyla yolda gördüğümüz Hamsilosta kalma konusunda mutabakata varmak da dahil




Lafı uzatmayalım. Hamsilosa geldik, tepede küçük şirin bir devremülk. Ancak devremülk olduğunu odayı geceliği 120 liraya kaldık dedikten sonra anladık. Kalabalık gidilirse sevimli :)




Bu tavşancıklara ne verdilerse kaçmıyorlar


Ben bıd bıdlandım tabii Burçin olanca sakinliğiyle en yakını 5 km olan olan bakkala gitti. 20 liralık kahvaltı alışverişini bakkalın verdiği "abi bu bizim kartımız" diyaloğu ile tamamladıktan sonra elinde bir ekmek, üç beş cürümeye yakın domates, markası bilinmeyen bir kaşar peyniri, kiloluk paketten küçük poşete aktarılmış bir pişirimlik çay, sarı kola ve üç beş aburcubur ile geri döndü.

İşte soframız


Kaldığınız yerde yemek yok muydu diye soranlara bundan iyisi sadece tavuktu ve pek iç açıcı gözükmüyordu


Yemeğimizi yerken bastıran yağmurun ardından ortaya çıkan gökkuşağı. Altına ilk varan altınları alır :)






Yağmurlu, cırcırlı, bol oksijenli, ertesi gün denizin olamayacağını anlamış olarak uykuya dalıyoruz...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeçenistan Caharkala (Grozni)- Dağıstan Mahaçkale-Budenovsk

Volvograd (Stalingrad) - Mamayev Kurgan Tepesi ve Panorama Müzesi

Kapiskor (Morskoye) - Şelen (Gromovka) - Kapustalik (Sadove)