Bulutlardaki yeşilden toprağa Gümüşhane'ye
Sabah kalktığımızda kendimizi bulutların arasında bulduk. Gri binaya rağmen, Ankara'nın sığlığında yaşayan bizler için muhteşem bir manzaraydı.
Mütevazi kahvaltımızın ardından, bir önceki gün karşılaştığımız motorcu arkadaşların tavsiyesi üzerine hatilla yayla balı almak üzere adresini aldığımız markete doğru yola çıkıyoruz. Abi kardeş hem market işletiyor hem de balcılık yapıyor. Bu işi kaliteli bir şekilde yapabilmek için kursa gitmiş sertifika almışlar, hala eğitim almaya okumaya devam ediyorlarmış. Bir bal eksperi değilim ama damak tadıma güveniyorum, bal lezizdi, şifa niyetine günde bir kaşık : )
Hediyelik ballarımızla birlikte 1250 metre yükseklikteki Kafkasör Yaylası'nın yolunu tutuyoruz. Tabii ki bizi ilk karşılayanlar, yaylanın daimi yerleşkecileri olan çomarlar : )
Öncüler
Artçı
hep beraber : )
Haziran ayında boğa güreşlerinin gerçekleştirildiği yaylada kamp kurma, bungalov kiralama şansınız bulunuyor. Bizim gittiğimiz mevsimde yayla çomarlara emanetti : )
Bulutlarla iç içe
Kulübe'nin merdivenlerini katlayıp kilitledikleri için çıkamadık. Ama üzülmeyin hemen yanında teras var.
İnsan nedensiz mutlu oluyor burada. efendim fazla oksijendendir diyebilirsiniz ama olsun önemli olan sonuç : ))
Semracım bu fotoğraf sana gelsin
![]() |
ODTÜ standyumundan bakış |
son bakış, insan burada ölmez bakışı
Büdüm bu fotoğrafta sana gelsin
çocuktuk parlak yıldızlardık |
![]() |
Yaşamı ta dibine kadar soluyacaksın, ciğerlerinin her bir zerresi tadacak yaşamın kokusunu vücudun zevkten yorgun düşecek yetişmek için bu mutluluğa tatlı bir uykuya dalacaksın sonra (sudak) |



Aşağıya indiğimizde hangi yolu kullanmamız gerektiğine hala karar verememiştik. İnşaatlar nedeniyle Yusufeli yolu hakkında pek iç açıcı konuşmuyorlardı ama bizim de canımızın çektiği yol orası. Araçlara bakıyoruz pek çamurlu da gözükmüyor, tam o sırada önümüzde bir Yusufeli dolmuşu beliriyor, arkasında yazan telefonu arıyorum hemen, (şoföre açıklama yaparken kendime baya güldüm tabii :)), yolun durumunu soruyorum ve kendimizi Yusufeli yolunda buluyoruz...
Uzun tünellerin ardından, aşağılara iniyoruz, baraj ve tünel inşaatı burada da devam ediyor. Dağ etekleri arasında çoruh ile birlikte yol alıyoruz...
Dağlar çıplak artık
Daha önce yazmış mıydım bilmiyorum. Dağlara, Akşehir'de Sultan Dağını gördüğümde aşık olmuştum.
Sonunda Erzurum-Yusufeli tabelası...
Yol çalışmaları nedeniyle, günün belli saatlerinde geçişe izin veriliyordu. Şansımıza bayramdı ve böyle bir kısıtla karşılaşmadan yolumuza devam edebildik.
Boncuğumuzun salınımı : )
Bir konunun, olayın vs. içinde olan birine yol yordam sordun mu o kişinin iş körü olduğunu unutmayacaksın : )) örnek Yusufeli dolmuş şoförü
Burçin harap oldu
Bayburt'a yaklaştıkça coğrafya daha da sertleşiyor...
Toprak daha da kuruyor, ışığın rengi kışı müjdeliyor. 2400 metrede Kop Şehidi Abidesiyle birlikte Kop Geçidindeyiz

Zor ama keyifli bir yolun ardından güneşli bir Bayburt'a merhaba dedik. Buraya uğramamızın tek nedeni ise döner, evet yanlış duymadınız döner : ))
Bayram nedeniyle restoranların büyük kısmı kapalı, yoklukta ilk bulduğumuz restorana giriyoruz, mercimek çorbası diye önümüze koydukları un çorbasını içmeyi reddediyorum, eti ise düşünmek bile istemiyorum. Ama manzarası iyiydi, Bayburt Kalesi ve Saat Kulesi :))
Kalkıyoruz, dönerden umudu kesmişken açık bir restoran daha gördük, döner iyi mi abi sorumuza ikinci döneri taktım cevabını verdi (saat öğleden sonra iki-üç). Karnımız o kadar açız ki önce kuru fasulye pilav istiyoruz. Aç olduğumuzdan mı nededir o kadar lezzetli geldi ki.
Dönerin fotoğrafını beklediğinizi biliyorum ama maalesef :)) inanılmazdı
Karnımız da tok artık, istikamet Gümüşhane, Kelkit, Köse, Kayadibi :)) Yolu şaşırdığımız için köye geç saatte varabildik. Yoldaki gecikme Burçin'i gerdi üzerine köy tabelasını da bulamayınca başladı :))
Köyün girişi
Köyün içindeki kısa turun ardından Kelkit Öğretmenevine yerleştik. Normal zamanda köyde görev yapan memurlar kaldığı için odalar dolu oluyormuş. Bayramda herkes memleketinde tabiii: ))
Yorumlar
Yorum Gönder