Kezlev (Evpatorya) - Ibraimbay (Sak) - Akmescit


Gece gezmesinden döndüğümüzde saat on ikiyi geçiyordu. Yatağın yolunu zor bulmuş görür görmez de uyumaya başlamıştım. Rahat bir uykunun ardından sabah kalktığımda saat altıydı, baktım herkes uyuyor yediye kadar oyalandım ama ne kadar daha oyalanabilirim ki :)) bir ses duyarduymaz attım kendimi dışarı (kapının anahtarı bizde olmadığı için beklemek zorunda kaldım) yürüyüşe çıktım. Herkes işe giderken sabah yürüyüşü yapmak ve ardından güzel bir kahvaltı ve denizin olduğunu bilmek ayrı bir keyif :))

Şehir düzenli, ara sokaklar bozuk olmakla birlikte ana yollar güzel. Kırım tatarlarının görece yoğunlukta olduğu bir yer Kezlev. Evler genelde bahçeli ve bir veya iki kat. Sokaklar kedi ve köpekle dolu. Köpekler küçük sevimli ve korkaklar. Bir tanesinin benin görünce kaldırım değiştirmesinden bu sonucu çıkardım :)) Sanki her han bir şey yapacakmışsınız da yapma der gibi yalvaran bakışları var hayvanların.



Kahvaltının ardından şehri gezmek ve denize gitmek için izin istiyoruz. Zaide abla tembih ediyor dolma yapacağım karnınızı doyurup gelmeyin :) Kırım'da denize gideceğim için o kadar heyecanlıyım ki Mimar Sinan tarafından yapılan  Kezlev Han Camine gideceğimizi tamamıyla unutmuşum, ama cami yönetimi bu durumu düşünmüş.


Bunlar ise Rus ve Ukraynalılar


Han Camii I. Devlet Giray Han tarafından, Rus Çarı 4. İvan'a karşı kazandığı zaferin şerefine Mimar Sinan'a yaptırtılmış. Cami, İstanbul Fatih Camii’nin küçük bir benzeri. Kırım Tatarca bir açıklama olmadığını görünce yetkiliye neden olmadığını soruyoruz. Biz varız ya bize sorun anlatalım cevabını alıyoruz. Biraz sohbet ediyoruz kendisiyle, bu arada Türk kavmi olan Karaimlerin Sinagogunu sorma gafletinde bulunuyoruz. Cevabı onlar Türk değil. Peki ne? Musevi. Ama Türkler Hayır Müslüman değiller. Kırım'da birşeyler oluyor !!


Burçin'e Not: Canım benim teşekkür ederim, huzur buldum.






Cami görevlisinden zor bela Kenesa'nın tarifini alıp ayrılıyoruz. Sokaklar arasından geçerken içinden ruhunu koruyabilmiş bir şehir diye geçiriyorum,


tam o sırada bir bayan yardım istiyor. Eski bir kilit ile bir bahçenin kapısını açmaya çalışıyor ama bir türlü beceremiyor. Burçinle aramızda Türkçe konuşunca Türk müsünüz yardım edermisiniz diyor (Türkiye'de dört sene turist rehberliği yapmış). Biraz uğraştıktan sonra kapıyı açıyoruz. Kadın Türkçe; siz nereyi açtınız biliyor musunuz? Dörtyüz yıllık Türk hamamını açtınız diyor ve bizi ücretsiz içeri alıyor :)  Restorasyona ihtiyacı var.






Kenasanın on buçukta açılacağını öğreniyoruz bunun üzerine denize gitmeye karar veriyoruz. Kumsalı yassı taşlardan oluşuyor. Deniz sakin, çarşaf gibi. Kumsal kalabalık ama denize giren bir kaç kişi var. Nedenini sonradan anlıyoruz, deniz suyu sıcaklığı çok düşük, kendinizi suya birden bıraktınız bıraktınız bırakmadınız girmenizin imkanı yok :)) Yine de güzeldi...

Farketmeden baya vakit geçirmişiz deniz kenarında, habuki daha çok yolumuz var. Babamın teyzesinin kızı Münire Halaya oradan da ertesi günkü anma törenine katılmak için Akmescit'e gideceğiz. Toparlanıyoruz ve evin yolunu tutuyoruz.

Enfes yemeklerin ve komşudan alınan Kırım balının ardından (3,5 lt'ye 220 grv ödedik) vedalaşıyoruz. Rotamız Kezlev'e yaklaşık kırk km olan Ibraimbay (Sak). Burada, babamın rahmetli teyzesinin kızı Münire abla yaşıyor. Kendisini daha önce fotoğraflardan gördüm, heycanlıyım. Adresi sorarak bir yere kadar buluyoruz daha sonrasında kızı Vesire abla ve eşi İbrahim abi bizi pazarın önünden gelip alıyorlar. İlk karşılaşma heyecan verici.


Minicik bir evde üç kişi birlikte yaşıyorlar. Hem sovyetlerin çöküşüyle birlikte paranın değer kaybetmesi hem de ev alacağız diye paralarını alanlar yüzünden ancak bu evi alabilmişler. Buna  da şükür diyorlar.


Münire hala geçen sene kaza geçirmiş. Bir araba çarpıp kaçmış. Kazadan sorna doktora götürmüşler parasını da vermişler ama hem Kırım Tatarı olduğu hem de yaşlı olduğu için hastane bakmak istememiş. Koltuk değnekleri ile daha yeni yeni ayağa kalkmaya başlamış ama ayağının biri kısa kalmış.Geçen seneden bu yana yirmi beş kilo verdiğini söylüyor.


Şiir yazıyormuş bu arada sesi de fena değil, beni neşelendirmek için bir şarkı söylüyor


Eski fotoğrafları karıştırıken rahmetli babannemin annesinin, benim ismini aldığım kişi,fotoğrafını görüyoruz. Hemen fotoğraflayıp babama gönderiyorum. Babam da daha önce görmemiş. Soldaki babannemin annesi. Kulak diye sürüldükleri Sibirya'da kaybolmuş. Babannemin anlattığına göre ormanda ağaç toplarken bir rus askeri görüyorlar. Annesi babanneme gidip babasına haber vermesini söylüyor. Döndüklerinde annesi yok. Sibirya ormanlarında mı kayboldu yoksa askerler mi alıp götürdü bilinmiyor. Acıyı düşünebiliyor musunuz?



Biz içeride hoş beş edip ağlaşırken İbrahim abi bize yemek yapmakla meşgul. Ne kadar gerek yok gelin sohbet edelim desekte dinletemedik.
.

Rahmetli babanneme o kadar çok benziyor ki.


Sohbet güzel ancak veda vakti geldi. Müsade istiyoruz ve bayramda görüşme temennisi ile ayrılıyoruz.

Ancak Akmescit yoluna çıktığımızda kalacak yer konusu aklımıza geliyor ve Remziye'yi arıyoruz, saat sekizde buluşmak üzere anlaşıyoruz. Bu arada Akmescit'e vardık bile.



Remziye'yi beklerken bir yere oturup soluklanalım isityoruz. O da ne bir Türk bayrağı, kafe olduğunu düşünüp gittiğimizde turizm ofisi olduğunu anlıyoruz. Ama bu sayede güzel bir yer keşfettik. Ciao kafe. Türk fahri konsoluoluğunun karşında parkın için bahçesi olan güzel bir yer. Wi-fi'ı var, hizmet güzel, yemek kaliteli, fiyatlar Türkiye'deki fiyatlardan düşük olmakla birlikte yakın. İşlerimizi halledip birşeyler içtikten sonra Lenin meydanın önünde Remziye ile buluşuyoruz. Bizi Vilademir'in evine götürüyor.Meydana yürüyerek beş dakikalık mesafede olan bu yerin gecesi 200 grv.

 Vilademir




Neden Vilademir'in Evi
Merkezi ve fiyatı uygun. Ev temiz, içinde çamaşır makinası, buzdolabı, fırın, mikrodalga, televizyon ve klima var. Apartmanın bahçesine aracınızı koyma imkanı bulunuyor. Vilademir eve yerleşme ve çıkma saatlerinde sizi bekletmiyor, kaçta dediyseniz o saatte geliyor.

Evden görüntüler. Burayı çok sevdik. Kirlilerimizi yıkama ve dinlenme şansı bulduk.




Eve yerleştirkten sonra market alışverişine gittik. Yolda yürürken konuşurken ortaya çıktı. Hem Burçin hem ben Akmescit'in girişinden bu yana kendimizi evimizde hissetmişiz, burada yaşayabilirim diye düşünmüşüz. Akmescit huzurlu ve mutlu bir şehir olarak kaldı aklımda. Kim bilir belki bir gün burada yaşamak kısmet olur.

Market alışverişimiz çok komikti. Neden mi? Bir tür salam olan kolbas alacağız ama domuz eti olsun istemiyoruz. Sözlüğü evde unutmuşuz ve kasada karşılaştığımız Türkler nedere bilmiyorum ama ortalıkta yoklar. Kırım Tatarca veya ingilizce bilen yok, rusça yetersiz mecbur beden dilini kullanmak zorunda kaldık, eh gerisini siz tahmin edin artık :))

Aşağıdaki ürünlerin hepsi 20-25 lira filan tuttu sanırım.


Eve dönüş yolunda alışverişini yapmış mutlu insanlar  :)


Bu arada poşet paralı 1 grv. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeçenistan Caharkala (Grozni)- Dağıstan Mahaçkale-Budenovsk

Kırım Akmescit - Ruske - Akmescit

Volvograd (Stalingrad) - Mamayev Kurgan Tepesi ve Panorama Müzesi