Budenovsk -Elista- Volgograd (Stalingrad)


Planımız sabah erkenden kalkıp yola koyulmaktı ama yağmurlu bir güne uyandık. Bir önceki günün güneşi ve sıcağı nereye kaçtı bilmiyorum.

Burçin'in botları su aldığı için biraz yatıp dinlemeye, yağmurun keyfini çıkarmaya karar verdik (polyanna :)). Saat ilerledikçe daha da gerilidik, altıda yola çıkmayı planlarken saat sekizde hala yola çıkamamıştık. Sonunda Burçin'in botlarına poşet bağlayarak yola çıkmaya karar verdik. Cancağazım, gidip marketten çöp poşeti aldı, motorları garajdan getirdi, bende bu arada çantaları topladım.

İlk kat market poşeti ikinci kat çöp poşeti :)

 Ne kadar yağmur yağdığı saçaklardan az buçukanlaşılıyor.
Yola çıkışımız tam iş saatine denk geldiği için şehirde oluşmuş göletleri geçmek oldukça zor oldu. Bir saat yağmur altında sürüş yapmamıza rağmen poşetlerimiz iş gördü.
Botların durumuna bakmak için mola verdiğimizde, nereden gelip nereye gittiğimizi merak eden tır şoförü Aleksandr da arkamızda durdu.
 Kısa bir sohbetin ardından Rus steplerinde Elista'ya doğru ilerlemeye devam ediyoruz
Kalmık Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Elista'ya ulaştığımızda hava hala kapalıydı, ama en azından yağmur yoktu.

Kalmıklar Moğolların Oyrat kolundan olup 1700'lü yıllara kadar Rus topraklarında önemli bir güce sahip olmuş. Bu tarihten sonra Rus hakimiyetine giren Kamıklar, II. Dünya savaşında, Almanlara yardım ettikleri gerekçesiyle Sibirya'ya sürülmüşler. Müslümanlığı seçmeyen bu kol budist.

Bu kısa bilginin ardından Elista gezimize devam edelim. Şehir merkezine vardığımızda bizi her Rus şehrinde olduğu gibi burada da Lenin heykeli karşılıyor.
Sanırım küçük bir tapınak, dinle ilgili olduğunu düşündüğüm bir müzik vardı.

Cimcime

Buranın hemen önünde büyük bir satranç tahtası var. İlk gittiğimizde kimse yoktu, oyun devam ettikçe müşteri de çoğaldı.
Burçin, yemek yicek bir yerler araştırıyor
 
Yemekten önce şehrin girişinde gördüğümüz devasa tapınağı görmeye karar verdik. Seyirci amcalardan birine yolu sordum. Tabi ki, tapınağı, ellerimi birleştirip öne doğru eğilerek tarif ettim. Çekik gözlerime ve hareketime aldanan amca bizi de budist sanmış olacak ki, motorla döneceğimiz yere kadar bizi geçirdi sağolsun :)
Elista'nın en büyük manastırından görüntüler
 Buda heykeline doğru ağır adımlar ile yürüyerek, önünde eğilip saygılarını sunuyorlar 
Ben ise fotoğraf ile yetindim.Bu arada, saçımın dağınıklığını kapatması için her daim başımda olan yemeni yüzünden tapınağın içinde uyarı aldım, çıkarmamı istedidiler.


 Aslında içeride fotoğraf çekmek yasak ama dayanamadım.
 
İçeride ana tanrı heykelinin yanı sıra küçük heykeller bulunuyor, onları çekemeden farkedildim. Heykeller güçlerine göre sıralanmış sanırım ve gelen kişiler, saygılarını sunduktan sonra bunların önüne para koyuyor. Aşağıdaki fotoğrafta ise kişilere ait fotoğraf, yüzük, kolye vb. küçük eşyalr var. Yine tahminim, bunlar ölen, sağlık problemleri olan vb. kişilerin eşyaları ve yakınları tarafından af, deva vb. amaçlarla buraya konuşmuş.
.
Tapınağın içinde ayrıca yemeklerin konulduğu bir bölüm var. Sanırm bu da rahipler için. İlk defa bir tapınak gezdim, çok değişik bir tecrübeydi.
Bir karar vermek ve karnımızı doyurmak için bir yere oturduk. Tesadüfen bulduğumuz bu mekanda (tapınak girişini arkanıza alıp sola devam ettiğinizde 500 metre uzakta solda) oldukça güzel ve uygun fiyata yemek yedik.

Birbirimizi kaçamak bakışlar ile gözlemlediğimiz Kalmıklar :)) Kadınlar genellikle minyon, oldukça açık ve kısa giyiniyorlar, erkekler orta boylu ve gezdiğimiz rus coğrafyasında olduğu gibi giyinmeyi bilmiyorlar. Tekstilciler için bir kaç seneye kadar iyi bir pazar olabilir. 

Bir ara Elists'da kalalım diye düşündük ancak sonra vazgeçip Volgograd (Stalingrad) yoluna düştük. Şehrin büyüklüğünü göz önüne alarak kardeşim, bal gözlüm Aslımdan otel bulmasını rica ettik. Bize iki adres gönderdi.
Elista-Volgograd (Stalingrad) arası 4-4,5 saat süren yolculuğumuzda verdiğimiz bir dinlenme ve bir benzin molasının ikisi de ilginç bir tecrübeydi. İşte nedenleri.

Sadece delik ve ızgaradan oluşan ortak tuvalet. Gezdiğimiz bu coğrafyada tuvaletler en iyi benzinliklerde bile tek delik ancak bu akadar ortak kullanımlı olanına rastlamamıştım. İçeri girdiğimde bir kadınla -en azından kadındı- karşılaştığımdaki şaşkınlığımı düşünün:)


 Eski bir benzin pompası. Pompacı gelene kadar baya uğraştık, özellikle litre hesabının nasıl yapılacağını anlayamadım :) Sonra pompacı gelip soldaki gri düğmeye bastı, alet sıfırlandı. Meğer içeride elektronik bir sisteme bağlıymış.
Sıkıcı bir yolun ardından işte Volgograd (Stalingrad). Şehir Volga nehri kıyısına kurulmuş ve gelişmiş, uzunluğu 100 km. Sovyet Rusya döneminde ağır sanayi şehriymiş. Şehrin önemi, ikinci dünya savaşında Almanlara karşı gerçekleştirmiş olduğu savunmadan kaynaklanıyor. Gerçekleştirilen savunma sayesinde Almanların altıncı ordusu tamamen dağılıyor ve savaşın kaderi Rusların lehine değişiyor.

Şehre vardığımızda saat beşi buluyordu ve engebeli ve çukurlu yollarda yoğun trafikten kaçarak önceden bulduğumuz otele gitmek oldukça zaman aldı. Otele gitmeden önce bir benzinlikte durduk. Burada benzini doldurmadan önce parayı veriyorsunuz ondan sorna benzini alıyorsunuz. Depoyu dolduracağımızı, bu nedenle ne kadarlık benzin allacağımızı bilmediğimizi anlatıp benzin alabilmek için istasyon şefiyle görüşmek zorunda kaldık.  Full deyince anlamıyorlar, napolniy demek lazım. 

Otele ücretini sormak ve otelin içini görmek için yukarı çıktım. Otel, alt katları ofis olan bir binanın 5. katıydı. Burçin ile konuşmak üzere aşağı indiğimde Onun derdi midesiyleydi, kendini içeri zor attı garibim. Bu arada ben motorları beklemeye başladım. Yanıma bir lada yanaştı, içinden iri yarı sarışın bir adam indi, kendini tanıttı ve bir çırpıda motosiklet klüpleri olduğunu, otelin pahalı olduğunu, isterek onların mekanında konaklayabileceğimizi ve karnımızı doyurabileceğimizi söyledi ve bizden önce Kazakistan'a giden bir ingiliz çifti konuk ettiklerini ekledi:)

İşte o tatlıcık Viktor, arkadaşları Yuriç, Telman  ve diğerleri ve mekanları
İtiraf edeyim. Hiç tanımadığımız bir adamın peşine takılıp, şehrin dışında, varoş denilebilecek bir mahalledeki bu mekana ilk geldiğimizde çok tedirgin olduk. Burçin'i öncü kuvvet gönderip ben motorların başında her an bağırmak için hazır olda beklerken, birden kendimizi tatlı bir sohbetin içinde bulduk. Yuriç (ceketli), az türkçe az ingilizce biliyor. Telman (gri tshirlü) güzel azeri lehçesi konuşuyor. Benim az rusçamı da ekleyince tadından yenmedi: )

Ural
 Yok yok :)
 

 
 
 
 
Sohbet güzeldi ama kendimize kalacak bir yer bulmamız gerekiyordu. Tam müsade isteyip kalkacağız Telman abi, rahatsız etmeyelim sözlerimize aldırmadan, siz benim evimde kalacaksınız, orada rahatlanırsınız, sonra ben sizi özüm evine alır götürürüm orada yemek yeriz diyerek bizi kendi evine götürdü. Allah razı olsun, iki gece Telman abi ve Gülaver ablanın şehirdeki ikinci evlerinde konakladık, özün evlerinde konuk olduk, şehir turu yaptık.

Gelecek bölüm: İkinci dünya savaşının kahraman şehri Volvograd (Stalingrad).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeçenistan Caharkala (Grozni)- Dağıstan Mahaçkale-Budenovsk

Volvograd (Stalingrad) - Mamayev Kurgan Tepesi ve Panorama Müzesi

Kapiskor (Morskoye) - Şelen (Gromovka) - Kapustalik (Sadove)